Reklam
Reklam
Anadolu Günlük Gazetesi -

Her Yer Gazze Her Taraf Filistin

Aklınıza gelen bütün Müslüman toplulukların yaşadığı ülkeler coğrafyasını gözlerinizin önüne getirerek şöyle bir düşünün. Gazze’de yaşanan vahşetin aynısı her yerde her zaman yaşanmakta.

Yaşadığımız yüzyıl içerisinde gerçekleştirilen kıyımların tamamı Müslümanları bulundukları yerlerde imhaya yönelik çalışmaların tabii bir neticesidir.

Müslümanlar aslında çağın gelişmiş silahlarıyla öldürülerek yok edilmiyorlar. Silahların devreye sokularak imha hareketinin başlatılması gözlerden kaçırılan asıl vahşetin son ve nihai noktasıdır.

İslam ülkesi denen, içinde kahir ekseriyetle Müslümanların yaşadığı bir ülkeyi ele alalım. Mesela Arabistan, Mısır, Tunus, Cezayir, Fas, Tunus, Türkiye… Fark etmez. Bu ülkelerde yaşayan Müslümanlar üzerinde tatbik edilerek uygulanan asıl vahşet, gözlerin görmediği, bizim farkına varmadığımız ve anlamadığımız zulümdür.

Mesela, bugün Suriye’de kendi ordusu tarafından katledilen bir halk var değil mi? Bunlara başlarına geçirilen lidere itaat ettikleri müddetçe dokunmuyorlardı. Tıpkı bugün Suudi Arabistan’da dokunmadıkları gibi…

Suriye ordusu yıllarca silahlandırıldı. Parası pulu, adliyesi ve polis teşkilatı bütün organları ile bir devlet şekline büründü. Bu devletin yapısı içinde yaşayan insanlar belli bir kalıpta yaşamaya mahkum edildi. O kalıp, emperyalistlerin dikte ettiği emirler çerçevesinde şekil alacak insanların varlığı için oluşturuldu. Rejimin çarklarına aykırı hareket edenler derhal tasfiye edilerek sindirildi. Gerektiğinde zindanlarda çürütüldü, öldürüldü. Onların belirlediği kurallara göre yaşamak gerektiği inancı her türlü vasıta ile zihinlere kazındı.

İnsanların çevresi ihdas edilen kurallarla, kalıba uygun imalat için kuşatıldı. İşte asıl vahşet bu kuşatmadır.

Demek ki, yaşanan katliamdan daha da korkuncu, bu katliam hareketine girişmeden önceki Suriye’nin halidir. Halk, “oh ne ala, güllük gülistanlık bir hayat” sürdüğünü zannederken yaşadıklarıdır. Çünkü bu durum, onların zihnen ele geçirilişini ve kendi aslından uzaklaşarak tağutlara, tiranlara teslimiyetini ifade eder. Onlar, tağutlara isyan ettiği an, silahlar devreye sokularak katliam başlatıldı…

Yaşanan katliamdan daha da kötü ve korkunç olan hal ise, verilen mücadele neticesi kazanılan zaferden sonra yapılması gerekenlere dair bir şeyin gündemde olmaması ve tekrar düşmanların koyduğu kurallarla idare edilmeye mahkûm olmaktır.

İşte asıl zulüm, asıl vahşet bu haldir.

Yani Müslümanlar, içine hapsedildikleri gayri meşru rejimlerin tasallutu altında hayat sürmeye devam ediyorlarsa bu esaretten daha kötü bir hal olamaz.

İçinde yaşadıkları rejimin kurallarına uygun davranmayarak kendi inançlarının gereği için mücadele edenlerin karşılaştıkları muameleler, asılsalar, kesilseler, hapishanelerde çürütülseler dahi onların kurtuluşuna vesile olacak ve uyanışlarını hızlandıracaktır.

Düşman unsurları tepeledikten sonra yapılması gerekenlere dair doğru bir tavır alamayan, ne yapılması gerektiğini bilmeyenlerin sonu, yeni felaketlere yelken açmak olacaktır.

Bugün Filistin toprakları etrafında oluşturulan devletlerin yapısına baktığımız zaman yukarıda izah ettiğimiz halden başka bir vaziyet yoktur. Arap ülkeleri sessiz… İslam ülkeleri (!) seyirci… Müslümanlar çaresiz… Kendi kardeşlerinin katliamını seyrederken esaretlerinin farkında bile değiller. Onlara acırken, acınası vaziyette olduklarından bi haberler…

Gazze’de yaşanan vahşet, kendi yaşadıkları bölgelerde, onların tamamına ruhundan sirayet ederek kelepçelemiş vaziyette. O yüzden her taraf Gazze, her yer Filistin!

YAZARIN SON YAZILARI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.