Günümüzde biraz da siyasilerin gaz vermesiyle ortalıkta bir sürü kabadayıcık peyda oldu.
Özellikle ulusalcı ve ayrılıkçı eksendeki bu gençler toplumun sabrını adeta test ediyorlar.
Karşılarında karşıt görüşten bir siyasetçiyi görmeye dursunlar hemen arsızlığa başlıyorlar.
Bu gençler tabularla eğitildiklerinden karşılarındaki insanı (siyasetçi olmasına gerek yok) blok olarak görüyorlar.
Yani onlara göre birey yok, blok var.
Bu blok anlayışı o kadar keskindir ki insanlar yaşadıkları şehirler, bölgeler veya okudukları üniversitelerle bile ayrıştırılabiliyor.
Konyalı mı kesin şöyle, İzmirli mi kesin böyle, Güneydoğuluyu tahlile gerek yok zaten adı çıkmıştır… Hatta sağcılık veya solculuğa göre cesurluk-korkaklık genellemesi bile yapılıyor.
İşte tam da taktığım nokta bu!
Sol ve bölücü cephedeki gençler/yetişkinler kendilerinde doğuştan gelen değil de üfürülerek oluşturulan bu cesaretin rüzgarıyla olmadık işler yapmaya kalkıyorlar.
Tek kişilik Amerikan askerinin yanından on kişilik grupla geçip çuval pozu vermek veya yaktıkları kamu araçlarıyla poz vermek kahramanlık olarak algılanıyor.
Hele bölücülerin devletin veya masum vatandaşların mallarını çalıp çırpıp, yakıp yıkması adeta merd-i kıpti misali şecaatin arz ederken sirkatini haykırıyor.
Milletimizin hoşgörüsünü, toleransını korkaklık zanneden bu gruplar sövülmedik bir kulağımızın ardını bıraktılar…
Bu gruplar sabır dağı misali dimdik duran milletimizin sabrını erezyona uğratmaya devam ediyorlar.
Psikopattan, şiddet bağımlısından ne ulusalcı olur ne de bölücü olur.
Masum inanların can ve malına kastedenden de bir halt olmaz.
Kabadayılık bizim dizilerimizde, filmlerimizde veya toplum algımızda ki gibi içen, nara atan, gayri meşru yaşayan veya sağa sola saldıranların bir sıfatı değildir.
Çünkü yüz kızartıcı işleri yapanların gurur duyulacak maskeler takması onları adam yapmaz.
Hele vicdanları hiç rahatlatmaz.
Yağmacı güruhun vicdanını bilmem ama toplum vicdanı bu yapılanları asla affetmeyecektir.
Şimdi bu kabadayıcıkları televizyondan izleyip içten içe sevinenlere de bir çift sözüm var.
Alışmış kudurmuştan beterdir misali bu şiddet sarmalının içine düşenler veya topluma şiddet algısı pompalayanlar gün gelecek senin çoluk çocuğunu veya senin can ve mal güvenliğini de tehdit edecek.
Şiddetin iyisi kötüsü olmaz.
Sokak ortasında kadına kurşun sıkan el ile polise molotof atan elin sahiplerinin psikolojileri arasında ne fark var?
Veya kurban eti dağıtıyor diye çocuk katleden ile öğretmenine söven öğrencinin arasındaki fark nedir?
Bu misaller uzar gider…
Hulasa-i kelam netice-i meram; toplumumuz bu şiddet ortamından acilen izole edilmelidir.
Şu ortalıkta dolaşan kabadayıcıklara da gereken ders verilmelidir…