Tarih boyunca ne kadar çok devlet kurduğumuzdan hareketle, devlet geleneği olan bir ülke olmakla övünürüz.
Hâlbuki bu kadar çok devlet kurulması avantaj mıdır yoksa dezavantaj mıdır bilmiyorum.
Çünkü buradan kurduğumuz devletlerin uzun ömürlü olmadığı sonucu da çıkar.
Her neyse…
Aslında değinmek istediğim, son kurduğumuz devletin bir türlü “muasır medeniyet”seviyesine ulaşamamasıdır.
Tankla, topla, uçakla, silahla, daha çok demokrasiyle değil adaletle ve insan davranışlarının ideale yaklaşmasıyla medenileşeceğimizi düşünenlerdenim.
Tank, top ve demokrasi muasırlığı ancak korumaya yardımcı olur, yoksa bizi muasır yapmaz.
Neden muasır olamıyoruz, isterseniz biraz inceleyelim.
İdeal bir ülkede vatandaşın menfaati için örgütlü mücadele varken bizim gibi binlerce yıllık devlet geleneği(!) olan ülkelerde örgütlü mücadele, olması gerekenin tam tersine vatandaşın kontrolü ve devletin menfaati içindir.
İdeal ülkede “insanı yaşat ki devlet yaşasın” düsturu varken bizim gibi ülkelerde her şey devletin yaşaması içindir.
Binlerce yıllık bir gelenek insanların gönlüne dokunmak için yollar araması gerekirken bizde bu durum yollar yapmak için insanların gönüllerini/evlerini yıkmak şeklindedir.
Binlerce yıllık kardeşlik eşit paylaşım ve hak-hukuku gerektirirken bizde neredeyse insanları ülkelerinden kaçışı düşündürecek kadar “zalim devlet” kalıbına oturmuş durumda…
Şimdi sesli düşünelim.
Bu kocaman ülkede bir dikili ağacı, bir karış toprağı olmayanlar daha demokratik yaşayınca kendini bu ülkeye daha bağlı mı hissedecek?
Ordunun topu tüfeğine milyarlar yatırınca insanlar daha mı mutlu olacak?
Maaşla kölelik yaptırıp kendini özgür hissettirerek veya oy verdirip kendisini yönetenleri seçtiğini düşündürerek, insanlara nasıl bir tatmin yaşatmak hedeflenmektedir?
Bu sorular uzar gider…
Ben bu güzel ülkede insanların küçük mutluluklar peşinde ömür tüketmesine, enerjisini bu alana kanalize etmesine akıl sır erdiremiyorum.
“Bahşetmek” yönetenlerin karakteri olmuş.
İstediği zaman istediği kadar bahşediyorlar.
Kocaman ömürler bir lokma bir hırka için çalışıp didinmekle geçiyor.
Peki, böyle olmasa ne olur?
Yani insanlar temel insani ihtiyaçlarına bu kadar çalışmadan ulaşsa…
Bu ülke güzel ülke olur, öyle değil mi?
Belki de dünyanın başka yerlerindeki başka sorunlarla ilgilenir, dünyamızı daha güzel yapmak için uğraşırız.
Şeytanların oyunlarını bozar, mazlum coğrafyalara adalet götürürüz.
En önemlisi zenginler daha da zenginleşirken fakirler daha da fakirleşmez…