Dört bir yandan sarılmaya, içten ve dıştan çökertilmeye çalışıldığımız bu gün bir tarihi varoluş mücadelesi içerisinde olduğumuz açıktır ve bu savaşı bizim tabanımızda anlamsızlaştırmaya, önemsizleştirmeye, üstünü örtmeye çalışanlar içerde psikolojik harbin en kirli taktiklerini kullanmaktan çekinmeyen bedbahtlardır.
Bu savaş bazılarının ısrarla üzerinde durmaya çalıştığı gibi Erdoğan’ın değil “bizim” savaşımız.
Biz, yani Anadolu’nun gerçek sahipleri! Biz, yani geçmişin ihtişamını geleceğe taşımak isteyenler.
Biz yani doğduğunda kulağına ezan okunan, ölünce selası verilenler.
Biz yani birinci dünya savaşında düşmanın yok etmek üzere bu topraklara geldiği insan soyu, insanlığın umudu olan medeniyetin evlatları… Bu toprakların istikbalini inşa edecek olan, buna mecbur buna mahkûm olanlar…
Bu topraklar üzerinde İslâm’ı ve Müslümanlığı tamamen ortadan kaldırmaya yönelik son kalkışma olan 28 Şubattan bu yana tarafı olduğumuz bu savaş, Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun “…şartlar Türkiye’yi tarihî misyonunu üstlenmeye zorluyor…” tesbitinin ifade ettiği süreçten başka bir şey değildir. Dolayısı ile bu savaş dünden yarına bizim savaşımızdır. Tarihi misyonunu yani Ümmetin kalesi, insanlığın umudu olmak misyonunu…
Bu savaş Üstâd Necip Fazıl Kısakürek’in ifadesiyle; “gökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle bütün “dikey”leri “yatay” hale getirecek bir nida kopararak “mukaddes emaneti ne yaptınız? “ diye meydan yerine” çıkan, dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı” gençliğin beşyüz yıldır kaybettiği haysiyetinin, itibarının davasını güden, dostunu ve düşmanını belirlemiş yeni, son ve som gençliğin Yeni Türkiye olabilme gayretinin savaşıdır.
Dostu belli, düşmanı bellidir. Kişiler burada ancak rol alabildikleri kadar haysiyetlidir.
Bu savaş tarihe gömülmüş bir medeniyetin yeniden küllerinden doğma hamlesinin adıdır. Biz büyüdükçe, savaş kızıştıkça, safların netleşmesinin, tarafların rol yapmayı bırakıp netleşmesinin sebebi budur.
Sen, bu mânâyı taşıdığı kadar kıymetli, bu mânâdan uzaklaştığı kadar değersiz olan bu savaşın neresindesin?
Anadolu’nun tozunu yutmuş hiçbir kimsenin bu savaşın dışında durmak hakkı yoktur. Bu savaş benim savaşım değil diyebilmek masum bir cümle olarak kabul edilemez. Bu savaşı Erdoğan’ın savaşı olarak görmek, bu savaş Erdoğan’ın savaşıdır demek düşmanın ekmeğine yağ sürmektir. Sürece dair eleştirilerin olması ile bu savaşın şahısların savaşı olduğunu söylemek farklı şeylerdir. Bu savaş Erdoğan’ın savaşı demek, cepheyi dağıtma gayreti, cepheyi dağıtma çabasından başka bir şey değildir.
Topyekûn taraf olmazsak topyekûn bertaraf edileceğimiz bir savaşın içindeyiz ve bizi imanımız ve birliğimizden başka kurtaracak, zafere ulaştıracak hiçbir gücümüz bulunmuyor.
Birleşip direnip kazanacağımız bu savaşın aynı zamanda insanlığın selamet limanını inşa etmek süreci olduğu unutulmamalı, bedenimiz, ruhumuz ve tüm varlığımızı sahaya sürmemiz gereken bir savaş içinde olduğumuzun tekrar hatırlanması gerekir.
Bu savaş öyle yahut böyle başlamıştır. Senin yok saymanla yok olmayacaktır.
Bu savaşı yüceltmek, insanlığın zaferi süreci haline getirmek, bu savaşın içini doldurmak olması gereken mânâ üzerinden gelişip neticelenmesini sağlamak Anadolu evladının görevidir. Bu görev savaştan kaçarak yerine getirilebilecek bir görev değildir. Bahane üretmek kaçkınlıktır.
Hangi kirli psikolojik savaş taktiği ile üzeri örtülmeye, saflar bulanıklaştırılmaya çalışılırsa çalışılsın bu savaş iyi ile kötünün, güzel ile çirkinin doğru ile yanlışın savaşıdır ve biz “iyi, Güzel ve Doğru”nun tarafındayız. Sürecin aksaklıklarına tablonun henüz tüm renkleri ile belirginleşmemiş olmasına bakıp ta niyetini bulandırıp tarafını kaybetmeye kalkma!!!
***
Anadolu’yu vatan yapan şanlı Malazgirt Zaferi’nin yıl dönümünde…
Sultan Alparslan’ın bu toprakları bize vatan yapan mânâyı toplayan “Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir; bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!” duasıyla başlattığı ve kendi saflarında Kürtlerden, Bizans saflarında Türklerden kesimlerin bulunduğu, Müslümanlara yurt edinmek üzere başlatılmış-kazanılmış bu mübarek savaşın 946.cı yılı kutlu olsun SULTAN ALPARSLAN ve tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyoruz..!
Bu mânâya sahip çıkmak hepimizin boynunun borcudur. Yaşanmakta olan savaş bu mânâyı yaşatmak isteyenlerle imha etmek isteyenler arasındadır.
Vatan bizim, bayrak bizim, savaş bizimdir. Biz yani 15 Temmuzda düşmanı tekbirlerle püskürtmüş hakikatiyle bütün Anadolu. El ele büyük ideale; Tekbir’in zaferi ve nizamına doğru…
Bu savaş senin değilse senin savaşın nedir?
Bu savaş senin savaşın değilse sen kimsin?